editör

Diploması Sahte, Zulmü Gerçek: Bu Haksızlık Kime Dokunmaz?

editör

Bugün bu satırları okuyan herkesin çevresinde bir örneği vardır:
Bir kurumda yıllarca dirsek çürütmüş, çalışmış, üretmiş ama yükselmesi engellenmiş biri.
Bir sınavı geçemediği için hayata küsen bir genç.
Bir “torpilsiz” olduğu için dışlanan, görmezden gelinen, ezilen emekçi.

Ve işte karşısında:
Diploması sahte ama özgüveni yüksek, liyakati yok ama yetkisi bol biri.
Yönettiği insanlar değil, adeta ezdiği kaderler…

“Adalet mülkün temelidir” derdik... Şimdi mülkün temeli yalan mı?

Sahte diploma yalnızca bir sahtekârlık değil.
Bu aynı zamanda bir kul hakkı, bir vicdan yarası, bir ahlaki çöküntüdür.

Allah’ın adını andığımız, her cuma hutbelerinde “emanet” kavramını dinlediğimiz bu topraklarda,
bir koltuğa sahte diplomayla oturmak, yalnızca bir suçu değil, bir vebali de sırtlamaktır.
Ama garip olan şu:
Sahte diplomalılar makamla ödüllendirilirken, gerçek emek verenler sürülüyor, dışlanıyor, işsiz kalıyor.

Bu nasıl bir düzen?

Kurbanlar sadece işini kaybedenler mi?

Hayır.
Bu düzenin kurbanları:

Annesi 20 yıl temizlik işçiliği yaparak çocuğunu üniversitede okutanlar,

Babasının son nefesinde diploma törenine yetişemeyen gençler,

"Okuyun, adam olun" nasihatini tutan ama iş bulamayan herkes…


Sizce bunların hakkı kimde kaldı?

Dini açıdan bakarsak:

Hz. Ömer'in adalet anlayışını konuşuruz yıllardır.
“Fırat kıyısında bir koyun kaybolsa hesabı Ömer’den sorulur” diyen halifeden...
Bugün koca kurumlarda insanların hayatları karartılıyor,
ekmekleriyle oynanıyor, emekleri gasp ediliyor...
Ama kimse bu zulmün hesabını sormuyor.

Bu kul hakkı değil de nedir?
Bu israf, bu ihanet değil de nedir?

Devletin görevi yalnızca maaş vermek değil, adalet sağlamak!

Devlet, kendi kurumlarını temizlemeden “adalet” kelimesini ağzına alamaz.
Sahte diplomalılar hâlâ görevdeyse,
Ve onların yaptığı zulmün hesabı hâlâ sorulmamışsa,
devlet, suç ortağı gibi görünmeye başlar.

Ve bu sadece bugünün sorunu değildir.
Sessiz kalınırsa, bu gençler yarının devletine olan inancını yitirir.
Toplumda güven çürür. Ahlak zayıflar. Umut ölür.

Peki ne yapmalı?

Sahte diplomalıların atadığı herkes gözden geçirilmeli.

Mağdurlar yeniden istihdam edilmeli, tazminatları ödenmeli.

Sahte diploma ile mobbing yapanlar ifşa edilmeli ve cezalandırılmalı.

Tüm kamu ve özel kadrolar bağımsız bir denetimden geçmeli.


Unutmayalım:
Bu iş sadece adli değil, ahlaki bir meseledir.
Bu iş sadece bir sahte diploma değil, sahte bir sistem sorunudur.

ve Son söz şudur:

Sahtekârlar sistemin sahibi olmaya devam ettikçe, emekçiler hep mağdur kalacaktır.
Ama bir gün o emekçiler, susmayacak.
Susturulmuş olsalar da, hakikatin sesi bir yerden yükselecek.

Ve o zaman herkes anlayacak:
Gerçek diplomalar mürekkep taşır, sahte olanlar kan...
Emek kutsaldır. Emek çalmak ise ihanettir.

Yazarın Diğer Yazıları