İnsan, kalbi Allah’tan uzaklaştığında, gözleri görse de aslında kördür. Çünkü hakikati göremeyen bir göz, yalnızca şekilleri seyreder; ama mânâyı asla kavrayamaz. Kalbi zikirsiz, gönlü sevgisiz, ruhu Kur’an’sız olan bir insan, yürüyen bir ceset gibidir. İşte bu hâl, “yaşayan ölü” olmanın en acı tecellisidir.
Kur’an-ı Kerîm bu hakikati şöyle ifade eder:
“Onlar kalpleri olduğu hâlde anlamazlar; gözleri olduğu hâlde görmezler; kulakları olduğu hâlde işitmezler. İşte onlar hayvanlar gibidir, hattâ daha da sapıktırlar. Onlar gafillerin ta kendileridir.” (A’râf, 179)
Kalbin Ölümü
Kalp, sadece kan pompalayan bir organ değildir. O, insanın hakikatle bağını sağlayan ilahî bir merkezdir. Kalbin ölümü; zikirsizlik, gaflet ve günahla olur. Bedeni diri kılan kalp, ruhu diri kılan ise Allah’ı anmaktır.
İmam Gazâlî, İhyâ’sında şöyle der:
“Kalbi zikirsiz insan, karanlık bir ev gibidir. O evin içinde hayat görünse bile hakikat yoktur.”
Mevlânâ da aynı gerçeği şu sözleriyle dile getirir:
“Toprağın altında ölü arama, yaşayan ölü çoktur. Asıl ölü; gönlü Allah’tan habersiz olandır.”
Modern Hayattaki “Yaşayan Ölüler”
Bugün şehirlerde binlerce yaşayan ölü dolaşıyor. Ellerinde telefonlar, gözlerinde hırs ve dünya sevgisi… Sabah akşam nefes alıyor, çalışıyor, koşuşturuyorlar; ama gönülleri boş, kalpleri karanlık.
Mesela bir insan düşünün: Gün boyu işinde başarı için didiniyor, para kazanıyor, akşam eve yorgun argın dönüyor. Ama bir kere olsun secdeye kapanıp “Elhamdülillah” diyemiyor. O insan diri mi gerçekten? Yoksa yalnızca nefes alan bir ölü mü?
Risale-i Nur’un İkazı
Risale-i Nur’da Bediüzzaman Said Nursî, gafletin insana yaşarken ölümü tattırdığını ifade eder. Özellikle Sözler adlı eserinde, insanın Allah’ı unuttuğu zaman kâinatı anlamsız bir mezarlık gibi gördüğünü söyler:
“Eğer iman olmazsa, insanın aklı başına belâ olur. Her dostu birer elîm müfarakatle, her zevk birer zehirli hançerle, her lezzet birer elemli azapla insana görünür. İnsanın hâli, hayatı azap içinde geçen yaşayan bir ölüye döner.” (Sözler, 23. Söz)
Bu cümle, “yaşayan ölü” kavramının en veciz açıklamalarından biridir. İman ve zikir olmadan kalp, kâinatı anlamsız ve karanlık görür. Fakat iman ve tefekkür ile kalp dirilir, insan hakiki anlamda yaşamaya başlar.
Dirilişin Yolu
Yaşayan bir ölü olmamak için insanın kalbini Allah ile diriltmesi gerekir. Bunun en kolay yolu zikirdir. Kur’an bu hakikati şöyle haber verir:
“Bilesiniz ki kalpler ancak Allah’ın zikriyle huzur bulur.” (Ra’d, 28)
Namaz, dua, Kur’an tilaveti ve tefekkür; kalbin yeniden dirilişidir. Her secde, kalbe üflenen bir ruh gibidir. Her tesbih, kalpte açılan bir bahar çiçeğidir.
---
Dua
Allah’ım, bizleri yaşayan ölülerden eyleme. Kalplerimizi gafletin karanlığından kurtar, zikrinle dirilt. Gözlerimizi hakikate aç, kulaklarımızı hak söze işittir, gönüllerimizi iman nuruyla aydınlat. Bizi dünyada diri, ahirette bahtiyar kullarından eyle. Âmin.
---
Kaynakça
Kur’an-ı Kerîm, A’râf 179; Ra’d 28
Gazâlî, İhyâu Ulûmi’d-Dîn
Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî, Mesnevî
Said Nursî, Sözler
İbn Kayyim el-Cevziyye, el-Fevâid