Bir kafede oturmuş, arkadaşımın gelmesini bekliyorum.
Bekle bekle, bir türlü gelmiyor.
Sıkılmaya başladım, sosyal medya, içerikli girmediğim site kalmadı.
Vücudumuzun bütün organlarını olumsuz etkileyen, şu baş belâsı akıllı cep telefonumun sosyal paylaşım sitelerine bakmaktan, yoruldum.
Bir çay, iki çay iç, olmuyor, bir türlü gelmiyor mübarek.
Sanki eziyet çektirmek istiyor.
Yandaki masada, gelenler, gidenler…
O gelmiyor, insan bir haber verir, ama değil mi?
Hele şimdi şu cep telefonu denen teknoloji harikaları ve sosyal medya varken.
Telefondan usanınca, biraz da değişiklik olsun diye garsona, televizyonu açmasını söylüyorum.
Belki farklı bir konu, değişik bir şeyler öğrenirim diye!
Tam da televizyon kanallarının haber saati.
Bir televizyon kanalında sosyal deney içerikli bir program yapıyorlar.
Muhabir, sokakta röportaj yapmayı kabul edenlere, sualler soruyor.
Kabul eden var, etmeyen var, cevap vermeyen, cevap veren var, hiç oralı olmayan var.
İçlerinden birinin verdiği cevap var ki, düşün, düşün, içinden çıkamıyorum.
Hala sürekli düşünüyorum, ne bir anlam verebiliyorum ne de ne demek istediğini anlayabiliyorum.
İşte muhterem vatandaşımızın cevabı, haydi siz karar verip, ne anladığınızı söyleyin.
Soruya cevaben; “Onlar şeyi, şey etmek için, bazı şeyleri şey ediyorlar!..” diyor.
Vallahi, ben bu şeyden, bir şey, şey edemedim.
Siz, şimdi bu şeyden, nasıl bir şey, şey ettiniz?
Söyler misiniz?
Hey mübarek, sen nerede yaşıyorsun, hiç mi konuşmayı öğrenemediniz.
Ailen, çevren, hiç mi sizinle konuşmadı, şey etmedi?
Yoksa şeyi, şey etmeyi mi şey ettiniz?
Off, aman, ben de unuttum ha, şeyi şey etmeyi!
Neyse, çok şükür, şey geldi de şeyi şey ettik.
Kerim BAYDAK