Mir Murat Demir

Bir MUSA Hikâyesi!

Mir Murat Demir

Musa hikâyemizde Musa var anlatmaya çalışacağım, Musa kim mi? Musa ülkemizin güvenliğinden sorumlu güvenlik güçlerimizden bir er, asker, birebir tanımaya, hasbihal edecek bir yakınlık akrabalık içinde olmaya da gerek yok. Musa ve Musalar Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ ün Türkiye cumhuriyetini kurması ve Türk milletinin ordusunu düzenli ve disiplinli hale getirmesi sonrası ordumuzda görev yapan her nefer için söylenecek, kullanılabilecek bir ad, tanım, yakıştırma olabilir. Türk milleti olarak Musa’dan ziyade “Mehmetçik” tanımını daha bir benimsemiş olduğumuzu dillerimize pelesenk olduğunu da biliyorum. Okuyacaksınız ama ben sizlerin kulağına şimdiden su kaçırayım, ne Musa’yı ne de Mehmetçiği işlemeyeceğim yazımda, Devlet yönetmenin, liderliğin, başkomutanlığın sade bir unvan olmadığını, makam, mevkii olmaktan çok öte önemli bir sorumluluk ve irade olduğunu yakın tarihimizden örnekle yazacağım.
..
Hikâyesini bulup okuyun. 
Devlet yönetmenin ne olduğunu öğrenin. 
Kürsülerden atıp tutmakla devlet yönetilmiyor. 
İsveçliler ne demiş, 
"Atatürk gibi düşünüp Atatürk gibi kararını hızlı vereceksin."
Tarih: 14 Temmuz 1934. 
Yer: Kanapiçe Koyu. 
Sınır hududunda görevli er Musa kayıkla yaklaşan 3 şüpheliye ateş açtı, İngiliz subayı öldü. 
İngilizler, Musa’nın cezalandırılmasını istedi. 
Atatürk, “Gerekirse Musa için savaşı göze alacağız” dedi.
..
İstirhamımdır, lütfen hikâyeyi bir kez daha okuyun. Bir tarafta Dünyanın çok güçlü ülkelerinden İngiltere diğer tarafta Musa isimli askerliğini er olarak yapan bir Anadolu çocuğu. Musa’nın değerli değersiz olması meselesi yoktur. Musa ya verilen bir talimat, emir vardır, Musa emire tam uyum sağlamış talimatı yerine getirmiştir. Musa disiplini ve görev bilinci ile doğru olanı yapmışsa yöneticiye, lidere sahiplenmek düşer. Sahiplenilen sadece Musa değil tüm Musa ve Mehmetçikler, Türk ordusunun Türk emniyetinin, sahil korumanın iradesi, varlığı, haysiyeti, disiplinli çalışmasıdır, bir taltif’dir.
Evet, Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK ve yaptıkları, tavrı, tarzı, davranış ve uygulamaları, neredeyse her yaptığının devrim, yenilik, atılım sayılabilecek, örnek sayılabilecek yaşam felsefesi, bakış açısı hayata sunma ve uygulamalar silsilesi. Atatürk olmanın imkân dışı olduğu gibi taklit etmenin dahi büyük riskler içerdiğini söylemek bilge olmayı gerektirmez, alenen gerçeklerin yansıma halidir. Atatürk her yaptığı ile yapacağı ikinci, üçüncü, dördüncü, on dördüncü, yüz on dördüncüler arasında bir gereklilik, örtüşme, ahenk, disiplin, doğal akış ve bilimsel, kültürel ve insani bir alt yapı olduğunu temelinde bir bağlantı olduğunu göreceksiniz. Akletmek ve fark etmek bu uzantıyı ve derinliği görmeye çok defa yetmez, yetmeyenler görmekte de anlamakta da geç kalırlar, tarih kitapları ve tarihsel anlatımlardan öğrenirler.

Yazarın Diğer Yazıları