Hayat, bazen insana öyle imtihanlar sunar ki; kelimeler acıyı tarif etmeye yetmez, yürek ise taşıyamayacak kadar ağır yüklerin altında kalır. Bugün, can dostum Cemal Hanilçi’nin hayatında açılan derin bir yaraya şahit oluyoruz. Eşinin, yani bizim yengemizin, o amansız hastalık dediğimiz kanser illetinden kurtulamayarak ebediyete irtihal etmesi bizleri ziyadesiyle üzmüştür.
Dostluk, insan ömrünün en kıymetli hazinesidir. Ne demişler: “Dostluk zor kazanılır, kolay kaybedilir.” Cemal kardeşim, sen her telefon açışında yengemizin durumunu buruk cümlelerle dile getirir, içindeki sızıyı kelimelere dökmeye çalışırdın. Ben ise, bu acının ağırlığını 18-20 yıl öncesinden bilen bir insanım. Çünkü o yıllarda ben de aynı dertle sınanmış, can ablamı kanser illetinden kaybetmiştim. Genç yaşta, arkasında iki yavrusunu bırakıp bizlerden ayrıldığında yüreğime düşen acının tarifi hâlâ yoktur.
Ablamın hastalıkla mücadelesinin son iki senesinde, eşimle birlikte evimizde bakımını yaptık. Her gün umutla iyileşeceğini bekledik. Ama olmadı… O da ahirete göç etti. Ardından, evimizin çınarı babamızı kaybettik. O günlerde öğrendim ki; hayat, insana en ağır dersleri ardı ardına verir.
Şimdi ise aynı imtihanın kardeşim Cemal’in kapısını çaldığını görüyorum. Otuz yıllık hayat arkadaşını kaybetmek, ömür yolculuğunun en zor virajlarından biridir. Bundan sonraki günlerinin daha çetin, daha mücadelelerle dolu olacağını biliyorum. Ama bil ki dostun yanında, yalnız değilsin.
Unutma Cemal’im; hepimiz topraktan geldik, yine toprağa döneceğiz. Yengemizin çektiği hastalık, inşallah günahlarına kefaret olur. Rabbim onu cennet bahçelerinde misafir etsin, rahmetiyle kuşatsın. Senin de gönlüne sabır, evlatlarına güç versin.
Biliyorum ki bu hayat imtihanında hepimizin payına düşen acılar, sabırla taşınırsa ahirette mükâfata dönüşecektir. Senin acını paylaşıyor, yengemizi rahmetle anıyorum.
Başımız sağ olsun, mekânı cennet olsun.