Said Yalçın

'Yeşilyurtspor'da Rakamların Dansı ve Hesap Verilebilirliğin Sessizliği'

Said Yalçın

Malatya futbolunun son yıllarda yaşadığı çalkantılı dönem, bir kez daha Yeşilyurtspor Kulüp Başkanı Adnan Çoban’ın basın toplantısında sarf ettiği sözlerle gündeme oturdu. Ancak bu defa tartışmanın merkezinde sportif başarıdan çok, rakamların tutarsızlığı, söylemlerin değişkenliği ve “hesap sorulamazlık” duygusunun perçinlediği bir özgüven vardı.

Başkan Çoban, kameralar karşısında kulübe BAL Ligi’nden bu yana 90 milyon lira harcadığını iddia ederek başladı cümlelerine. Ardından rakam bir şekilde 50–60 milyon seviyesine indirildi. Birkaç dakika sonrasında ise nihai karar verilmiş gibi 36 milyon lira telaffuz edildi. Rakamların bu denli rahat değişmesi, bir kulüp başkanının mali hafızasının ne kadar zayıf olduğunun değil, kamuoyuna karşı ne ölçüde ciddiyetsiz davranabildiğinin de açık bir göstergesi.

Üstelik tüm bu beyanlara rağmen Yeşilyurtspor kadrosuna bakıldığında, Başkan’ın telaffuz ettiği meblağları karşılayacak düzeyde bir futbolcu yatırımı, bir altyapı devrimi ya da modern bir tesisleşme hamlesi görülmüyor. Bu ölçekte harcama yapılıp da ortada bir “Ronaldo etkisi” veya en azından Süper Lig düzeyinde bir kalite emaresi yoksa, ortada iki ihtimal kalıyor:
Ya rakamlar abartılı, ya da yönetimsel tercihler son derece kusurlu.

Asıl düşündürücü olan ise şu cümle:

“Nasıl çıkardıysam bu takımı, düşürürüm. Alacağımı alır giderim.”

Bir futbol kulübü başkanının, üstelik belediyenin de dahil olduğu bir yapının yöneticisinin, bir şehre ve takıma karşı böylesine tehditkâr bir üslup kullanabilmesi, aslında sadece kendi özgüveniyle açıklanamaz. Bu cesaret, Malatya’da uzun süredir hakim olan hesap sorulmayan yönetim kültürünün bir sonucudur. Nitekim Yeni Malatyaspor’un çöküş sürecinde Adil Gevrek örneği hâlâ hafızalarımızda tazeliğini koruyor. Onca borç, onca tabela, onca çöküş… Ama sorulan hesap? Yok.

Yeşilyurt Belediye Başkanı İlhan Geçit’in burada kritik bir rolü bulunuyor. Bir kulüp başkanı, “düşürür giderim” mantığıyla baskı kurabiliyorsa, bu durum belediyenin spor politikasının ne kadar zayıf olduğunu, yönetimsel denetimin ise ne kadar yetersiz kaldığını gösterir. Kulüp, kişisel iktidar alanı değil; kamuya ait bir değer, şehrin ortak itibarıdır. Eğer bir başkan, elindeki gücü şehri tehdit eder gibi kullanabiliyorsa, bu durum sorgulanmalı; kulübün mali yapısı şeffaflaştırılmalı; harcama kalemleri, gelir-gider cetvelleri bağımsız denetimden geçmelidir.

Gerçekçi olmak gerekirse, Yeşilyurtspor’un son yıllardaki yapısı incelendiğinde, Adnan Çoban’ın bahsettiği astronomik rakamlara dair somut bir karşılık bulunmuyor. “Taş çatlasa 10 milyon” gerçeği, sahadaki kaliteyle, transfer politikasıyla, kamp süreçleriyle ve kulübün genel ekonomik ölçeğiyle çok daha uyumlu görünüyor.

Bugün Malatya’da spora dair beklenti, büyük sözler duymak değil;
Samimiyet, şeffaflık ve hesap verebilirliktir.

Bir kulüp; başkanların kişisel hesaplarının, politik pazarlıkların veya güç gösterilerinin aracı değil, gencinin umudu, mahallesinin gururu, şehrinin markasıdır.

Yeşilyurtspor’un geleceği, basın toplantılarında değişen rakamlarla, geri adımlarla, “alır giderim” tehditleriyle değil, doğru yönetimle, güçlü denetimle ve kamuoyunun bilinçli duruşuyla şekillenmelidir. Başkan Çoban’ın meseleye yaklaşımı, bir kulübü yönetmekten çok bir şirket kapatır gibi konuşmanın izlenimini veriyor. Oysa futbol kulüpleri, toplumun ortak aklıyla yöneltilmesi gereken yapılardır.

Malatya artık aynı senaryoyu yeniden yeniden yaşamak istemiyor.
Bu şehir, şeffaflık ve hesap sorulabilirlik talep ediyor.
Ve bu talep karşılanmadıkça, kimsenin rakamlarla oynama, şehri hafife alma, kulübü kişisel alanı gibi kullanma hakkı yoktur.

Yazarın Diğer Yazıları