Sömürü düzeni ile palazlanan, kendilerini efendi geri kalan dünyayı köle gören Batı Medeniyetinin kurucu devletleri, zulümleri ve sömürü düzenlerine engel olan Türk milletiyle asırlardır savaş halindeler. Cephede, ilimde ve kültürel alanda savaş kazanamayan batılılar farklı bir yol seçip milletin değer yargılarını hedef aldılar. Politikalar üretip devasa paralar ayırarak, dışarıdan kendileri içeriden satılık elemanları, İslamsız Türk yaratmak için gece gündüz çalıştılar. Kimimiz etkilenmedik kurtulduk, kimimiz İslam düşmanı olup çıktık.
Türk milletini İslam’dan uzaklaştırma ve toplum yapısını bozma oyunları çeşitli alanlarda, sinsice ve güzel ambalajlarda sunulmuştur.
Toplumdaki din algısını bozmak için dini değerler aşağılandı alay konusu yapıldı. Dini terimleri kullanmak cahillikle özdeşleştirildi. Dini kisvelere kötü çağrışımlar yüklenildi. Din görevlilerinin yaptıkları yanlışlar, abartılarak gündeme taşındı gündemde tutulmaya özen gösterildi. Film sektöründe din adamları sahtekâr, yalancı, sapık rolündeydi. Din adamlarını canlandıran aktörler en çirkin en itici olanlardan seçildi.
Devlet yönetiminde dini kaygılara mesafe konuldu. İbadet yerleri kapatıldı, kutsal günler tatil olmaktan çıkarıldı, kamusal alanlarda dini ifadelere ve dini yaşama sert yaptırımlar uygulandı. Din dersi zorunlu ders haline getirildi, yüzeysel bir eğitim verilerek din eğitimi kontrol altına alındı. Seküler eğitim sistemi modern eğitim sistemi olarak benimsenip uygulandı. Bu okullarda din öğretimi geri plana itildi.
İstihbarat çalışmalarıyla kurulan İslami cemaatlerde yapılan bilinçli yanlışlar, para akışı, cemaat içindeki kurgulu ahlaksızlıklarla, toplum nezdinde dinin ve din adamlarının itibarı aşağılara çekildi. Cemaatlerin bazı siyasi partilere yakın durması, siyasi partileri dolaylı ya da direkt desteklemesi karşı siyasi grupları tamamen dinden uzaklaştırdı. Cemaat liderlerinin lüks yaşamı ve bu lüks yaşamlar üzerinden dinden nefret ettirildi.
Zamanın şartlarına göre ortaya çıkan İslam’ın karşı olduğu her durum ve davranış, yine zamanın şartlarına göre basın yayın yoluyla yüceltilerek gençler arasında yaygınlaştırıldı. Aile kurumu hedef alınarak gençlerin aileye ve devlete olan aidiyet duygusu öldürüldü. Ateizm, Deizm, LGBT gibi toplumsal dokuyu çürüten fikir ve sapkınlıklar özendirildi. Kültürel elitler oluşturulup bu kültürel elitlerin dine mesafeli durmaları istendi.
Tanzimat’tan beri uygulanan İslamsız Türklük projesi Cumhuriyetle zirve yaptı ve neticesinde yozlaşmış dinle yaşayan bir toplum, milletine yabancı, kimliksiz bireylere sahip bir devlet oluşturuldu.. Bu devletten de Türk tarihindeki şaşaayı bekleyemeyiz. O şaşaayı ulaşabilmenin yolu bozulduğumuz yeri tamirden geçer.
Asırlardır dünya siyasetine, bilimine, ticaretine ve adaletine yön vermiş; her anlaşmazlığa müdahil olmuş Türk milletinin torunlarını sünepe, ürkek ezik, batı hayranı, köle ruhlu görmekten daha acı bir şey yoktur herhalde.
Oysaki bu millet Göktürk olup yıkılmış, Kürşad olup kırk kişi ile ayağa kalkmıştır. Selçuklu olup düşmüş, Süleyman şah olup kalkmasını bilmiştir. Anadolu Selçuklu olup yıkılmış, Osmangazi olup doğrulmuştur. Osmanlı İmparatorluğu olarak düşen bu millet Mustafa Kemal olup kalkmış ancak sünepelik kimliğiyle dünya devletleri arasında nam salmıştır. Uluslararası diplomaside üst düzey değeri olan Türk hükümdarlarının imzası şimdilerde varla yok arasında kalmıştır. Çünkü bu dönemde İslam’dan uzak bir Türklük vardır.
Devletimizin gücü ve saygınlığının eski haline gelmesi için bize oynanan oyunu tersini oynamamız gerekir. Bozulan bireysel anlayışı ve toplum yapımızı yaratılış genlerimize uygun tamir etmemiz gerekir. İslam’la kazandığımız izzet ve azameti, İslam’dan uzaklaşmayla kaybettiysek; bu izzet ve azameti İslam’a yaklaşmakla tekrardan kazanırız.