Yıkım planlı gerçekleşmeli
İş Sağlığı ve Güvenliği (İSG) Bölüm Başkan Yardımcısı Dr. Öğr. Üyesi Sertaç Temur, kentsel dönüşüm kapsamında şehir içinde bina yıkımlarını iş sağlığı ve güvenliği açısından değerlendirdi.
Türkiye’nin birçok kentinde kentsel dönüşüm kapsamında gerçekleştirilen bina yıkımları hızla devam ettiğini dile getiren uzmanlar, ancak bu sürecin yalnızca eski binaların ortadan kaldırılması değil; aynı zamanda işçi sağlığı, çevre güvenliği ve toplum sağlığı açısından dikkatle yönetilmesi gereken bir aşama olduğunu söylüyor.
İş Sağlığı ve Güvenliği (İSG) Bölüm Başkan Yardımcısı Dr. Öğr. Üyesi Sertaç Temur, kentsel dönüşüm kapsamında şehir içinde bina yıkımlarını iş sağlığı ve güvenliği açısından değerlendirdi.
Bina yıkımları hızla devam ediyor
Türkiye’nin birçok kentinde kentsel dönüşüm kapsamında gerçekleştirilen bina yıkımları hızla devam ettiğini dile getiren Temur, “Devletin sağladığı destek ve teşviklerle dönüşüm süreci son yıllarda önemli ölçüde hız kazandı. Ancak bu süreç yalnızca eski binaların ortadan kaldırılması değil; aynı zamanda işçi sağlığı, çevre güvenliği ve toplum sağlığı açısından dikkatle yönetilmesi gereken bir aşamadır. Yıkımların kontrollü ve planlı şekilde yürütülmesi, güvenli şehirlerin inşası için büyük önem taşımaktadır.” dedi.
Yıkım planlı gerçekleşmeli
Bir binanın yıkımına başlanmadan önce elektrik, doğalgaz ve su bağlantılarının kesilmesi, binanın taşıyıcı durumunun mühendisler tarafından incelenmesi ve güvenli bir yıkım planı hazırlanması gerektiğini ifade eden Dr. Temur, “Çalışma sahasının bariyerlerle çevrilmesi, güvenlik şeritlerinin çekilmesi ve yaya ile araç trafiği için alternatif güzergâhların belirlenmesi de hayati adımlardandır. Yıkım sırasında yapının kontrolsüz şekilde göçmesini önlemek için aşamalı yıkım tekniklerinin kullanılması, iş makinelerinin ise güvenli mesafelerden çalıştırılması gerekir.” diye konuştu.
Çevre ve toplum sağlığının korunması önemli!
Çevre sağlığı açısından da çeşitli önlemler alınması gerektiğine vurgu yapan Dr. Öğr. Üyesi Sertaç Temur, “Yıkım sırasında ortaya çıkan yoğun toz ve molozun çevreye yayılmasını engellemek için düzenli aralıklarla su püskürtme yapılmalı, yakın çevrede yaşayanlar sürece dair önceden bilgilendirilmelidir. Ayrıca gürültü, titreşim ve atık yönetimi de dikkatle ele alınmalıdır. Ortaya çıkan molozların düzenli şekilde toplanması, geri dönüşüme uygun malzemelerin ayrıştırılması ve bu sürecin çevreye zarar vermeyecek biçimde yönetilmesi, toplum sağlığını korumak açısından büyük önem taşır.” ifadesinde bulundu.
Baret, fosforlu yelek ve toz maskesi olmalı
Toplu koruma önlemlerinin yanı sıra çalışanların kişisel güvenliğinin de sürecin ayrılmaz bir parçası olduğuna dikkat çeken Temur, “Yıkımlarda görev alan işçilerin baret, eldiven, çelik burunlu ayakkabı, fosforlu yelek ve toz maskesi gibi kişisel koruyucu donanımları eksiksiz kullanması gerekir. Özellikle toz maskesi, solunum yolu hastalıklarının önlenmesinde kritik rol oynamaktadır. Dolayısıyla toplu önlemler ile kişisel koruyucu donanımların birlikte uygulanması, güvenli bir yıkım süreci için zorunludur.” şeklinde konuştu.
Belediyeler ve müteahhitler sorumlu
Mevzuata göre hem müteahhitlerin hem de belediyelerin bu süreçte sorumluluk taşıdığını söyleyen Dr. Öğr. Üyesi Sertaç Temur, şöyle devam etti:
“Belediyeler, yıkım ruhsatı vermeden önce güvenlik planlarını incelemekle yükümlüdür. Müteahhitler ise bu planı sahada hayata geçirmek, işçilerin ve çevrenin güvenliğini sağlamak durumundadır. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na bağlı iş müfettişleri, belediye zabıtaları ve çevre denetim ekipleri de sahada denetim yapabilmektedir. Ancak denetimlerin uygulamada her zaman yeterli sıklık ve kapsamda yürütülmemesi, kontrolsüz yıkımların ortaya çıkmasına yol açabilmektedir.”
Uygulamanın daha etkin olması için bazı iyileştirmelere ihtiyaç var
Mevzuatın genel çerçevesi gerekli düzenlemeleri içermesine rağmen uygulamanın daha etkin olması için bazı iyileştirmelere ihtiyaç olduğunu anlatan Temur, “Denetimlerin düzenli aralıklarla yapılması, cezai yaptırımların yalnızca caydırıcılık amacıyla değil aynı zamanda rehberlik edici bir yaklaşımla uygulanması önemlidir. Müteahhitlerin sorumluluklarını yerine getirmeleri konusunda bilinçlendirme çalışmaları artırılabilir, belediyeler ise halkın süreçle ilgili daha şeffaf bir şekilde bilgilendirilmesini sağlayabilir. Böylece hem iş güvenliği hem de toplum sağlığı açısından daha güvenli bir ortam oluşturulabilir.” dedi.
Kentsel dönüşüm bir fırsat
Kentsel dönüşümün yalnızca binaların yenilenmesi değil, daha güvenli şehirlerin inşası için de bir fırsat olduğunu vurgulayan Temur, “Kentsel dönüşüm, şehirlerin depreme dayanıklı, modern yapılara kavuşması için büyük bir fırsat sunmaktadır. Devletin kira ve kredi destekleriyle hız kazanan bu süreç, güvenlik önlemleriyle desteklendiğinde toplumsal faydası daha da artacaktır. Planlı, kontrollü ve güvenli yıkımlar sayesinde hem çalışanların hem de vatandaşların sağlığı korunabilir, şehirler güvenle yenilenebilir.” şeklinde sözlerini tamamladı. (İLKHA)
Bakmadan Geçme





