
MARKETLERDE SALTANATA HAYIR!
Mir Murat Demir
Ekseriyetle mahallemizdeki, sokağımızdaki bakkalın varlığını ve devam etmesi gerektiğini savunsak da, hızla hayatlarımızda yerini alan büyük ve zincir marketler var. Bakkal ve marketler arası geçişi ve tercihi önceleri bir başka yazımda dile getirmiştim, bu yazımda ki tema ise marketlerde ki kasiyerlerin ekseriyetle kendisinden istenen ve müşteriye uyguladığı kurallar dizisi. Hepimiz, her birimiz mutlak yaşamışızdır, bazı ürünlere adet ya da kilo ile sınır koyulması ve bazı ürünler içinde yazılı cazip fiyattan alabilmek için belirli bir tutarda ki alışverişe ulaşmak gibi kendilerince dayatma, yaptırım kuralları çıkartıyorlar.
*
Yaşlı bir kadın kedi maması almak için markete gider. Üç kutu alıp kasaya götürür.
Kasadaki kız "Üzgünüm bayan ama bunları alabilmeniz için kediniz olduğunu kanıtlamanız gerekir. Birçok yaşlı insan bunları kendileri yemek için aldıklarından kediniz olduğuna inanmadan size bunları satma yetkimiz yok." der.
Bunun üzerine yaşlı bayan eve gidip kedisini alır ve markete getirir. Kasiyer bunun üzerine kadına kedi mamasını satar. Ertesi gün yine yaşlı kadın üç kutu köpek maması almaya kalkar. Kasiyer yine kadından köpeği olduğuna dair bir kanıt ister. Çünkü yaşlı insanlar bazen de köpek maması yemektedirler. Bunun üzerine kadın yine evine döner köpeğini alıp markete gelir ve mamaları alır. Ertesi gün yine yaşlı bayan markete gelir bu sefer elinde bir kutu vardır. Kasiyere gider ve elini içine sokmasını söyler. Kasiyer korkarak "Hayır, içinde beni ısıracak bir yılan olabilir."
Yaşlı kadın: "İnanın, kutunun içinde size zarar verebilecek hiç bişi yok. Lütfen elinizi kutunun içine sokun."
Bunun üzerine kasiyer elini kutuya sokar ve sonra elini koklayarak, "Bu şey sanki b.k gibi kokuyor." der.
Yaşlı kadın devam eder; "Evet öyle. Şimdi lütfen üç rulo tuvalet kâğıdı alabilir miyim?
*
Muhatap olduğumuz, muhatap kaldığımız toplumsal karar ve kurallar, biçimsel uygulama halleri bazılarımızın tepkisini görse de ekseri tepkisiz kalmayı yeğliyoruz. Ben kendi işime bakayım, ben kendi işimi, işlerimi bitirip gideyim de ne olursa olsun vurdumduymazlığı bir sonraki adımda bizimde muhataplığımıza sebep oluşturacak ve yalnız kalacağız, neden fark etmiyoruz?